SAYIN CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN'IN AÇILIŞ KONUŞMASI (01.11.2017 - CUMHURBAŞKANLIĞI KÜLLİYESİ) -
SAYIN CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN'IN AÇILIŞ KONUŞMASI (01.11.2017 - CUMHURBAŞKANLIĞI KÜLLİYESİ)
SAYIN CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN'IN AÇILIŞ KONUŞMASI (01.11.2017 - CUMHURBAŞKANLIĞI KÜLLİYESİ)
Değerli misafirler,
Turizm sektörünün kıymetli mensupları,
Hanımefendiler, beyefendiler;
Sizleri en kalbi duygularımla, muhabbetle, saygıyla selamlıyorum.
Bugün az önce de ifade edildiği gibi ilki 1998, ikincisi 2002 yılında yapılan Turizm Şûrasının üçüncüsünü yapıyoruz. Şûramızın ülkemiz, milletimiz, sektörümüz için hayırlara vesile olmasını diliyorum. Şûranın düzenlenmesinde emeği geçen Kültür ve Turizm Bakanımız Sayın Numan Kurtulmuş başta olmak üzere, tüm Bakanlık mensuplarını, sektör temsilcilerini ve bilim insanlarımızı tebrik ediyorum.
Bizi bugünlere kadar getiren turizm politikamızın artık tıkandığı, yeni bir vizyona, yeni bakış açılarına, yeni yaklaşımlara ihtiyacımızın bulunduğu ortadadır. 2023 hede erimiz çerçevesinde turizm sektörü için de belirlediğimiz şüphesiz ki bir çıta var. Burada ortaya konacak görüşlerin, yapılacak tartışmaların, geliştirilecek önerilerin, büyüyen ve güçlenen Türkiye’nin çok önemli bir unsuru olarak gördüğümüz turizm sektöründeki hede erimize ulaşmamıza katkı sağlamasını diliyorum.
Sayın Bakanımızın da az önce ifade ettiği gibi, turizmde Türkiye hakikaten çok zengin bir arşive sahip. Bu zengin arşive sahip olmamıza rağmen acaba turizmdeki bir çekimi, dört dörtlük oluşturamayışımızın eksikleri nelerdir, bunları şüphesiz ki bulup çıkarmamız lazım.
Değerli misafirler;
İnsanların görme, tanıma, dinlenme veya benzeri amaçlarla bir başka yere seyahat etmesi anlamında turizmin insanlığın tarihi kadar eski bir geçmişi olduğunu söylemek mümkündür. Bununla birlikte turizmin günümüzdeki anlamıyla bir sektör haline dönüşmesi, geçtiğimiz yüzyılda ortaya çıkmıştır. İkinci Dünya Savaşı sonrasında turizm sektörü gerçekten çok büyük bir atılım göstermiştir. Bugün artık doğrudan ve dolaylı etkileriyle dünya ekonomisine yaklaşık 7,5 trilyon dolar katkı sağlayan 300 milyona yakın istihdamı ifade eden bir büyüklüğe ulaşan bir sektörü konuşuyoruz, böyle bir sektörden bahsediyoruz.
Bir başka ifadeyle turizm sektörü, tüm dünya gayrisafi milli hasılasının ve toplam istihdamın yüzde 10’una denk gelen bir büyüklüğe sahip. Önümüzdeki 10 yıl boyunca da turizm sektörünün dünya ortalamasının üzerindeki büyüme eğiliminin süreceği öngörülmektedir. Hele hele hizmet sektörü denildiği zaman, turizm bu işte başı çekiyor.
Türkiye, turizmin neredeyse tüm alanlarını kapsayan geniş potansiyeliyle bu süreci yakından takip etmesi gereken ülkelerin başında geliyor. Bununla birlikte turizmin son derece hassas bir sektör olduğunu da unutmuyoruz. Küresel, bölgesel ve ülkelerle ilgili tüm gelişmeler turizm sektörünü derinden etkilemektedir.
Bu gerçeği Türkiye olarak biz son yıllarda çok yakından bizzat yaşamış bir ülkeyiz. Suriye ve Irak merkezli olarak bölgemizde yaşanan gelişmelerle ülkemizdeki terör eylemleri ve darbe girişimi turizmimize çok ciddi bir darbe vurmuştur. 2015 yılında 40 milyona yaklaşan turist sayımız geçtiğimiz yıl 25 milyona kadar gerilemiştir. Bu yılın ilk 8 ayında 22 milyon rakamını yakalayarak, az önce Sayın Bakanımızın da ifade ettiği gibi 9 aylık rakamın da 26 milyona çıkmış olması bizler için ayrıca umut vesilesidir. Demek ki olumlu istikamette gelişiyoruz. Ve artık sektörün yaşadığı kötü dönemi geride bırakmaya başladık. Bu tablo aynı zamanda Türkiye’nin turizm alanında da kendi kendine yetebilen, aldığı yaraları tedavi edebilen, hemen ayağa kalkıp hede erine yürümeyi sürdürebilen güçlü bir ülke olduğuna işaret etmektedir.
Ancak turizm gelirlerinde hala kat etmemiz gereken çok mesafe olduğunu biliyoruz. Yani turizmde gelen bütün turist sayısına paralel geliri elde edemiyoruz. Şimdi onu da yakalamanın yollarını bu şûrada müzakere etmemiz lazım. Turizm gelirlerimizin turist sayısındaki artışa paralel yükselmemesinde sertleşen rekabet şartlarının yanında yaşanan olumsuzlukları telafi etmek için uygulanan düşük fiyat politikasının da etkisi olduğu açıktır. İnşallah diğer alanlarda olduğu gibi turizmde de en kötüsünü artık geride bıraktık.
Ekonomiye ve istihdama katkısıyla ülkemiz için vazgeçilmez bir sektör olan turizmde artık yükseliş dönemidir. Devletimiz tüm imkanlarıyla sektörün yanındadır, yanında olmayada devam edecektir. Türkiye’nin potansiyeli öyle büyüktür ki ihracatta olduğu gibi turizmde de kaybettiğimiz pazarların kat be kat büyükleri hemen bir el uzatımı mesafede, bizi beklemektedir.
Değerli misafirler;
Değişen dünyayla birlikte değişen bir turizm algısı var. İnsanlar artık sadece eğlenmek, hoş vakit geçirmek için bir ülkeden diğer bir ülkeye gitmiyorlar. İnsanlar artık lezzetli bir yemeği tatmak kadar, o yemeğin nasıl yapıldığını da görmek, malzemelerini tanımak, hatta tecrübe etmek istiyorlar. İnsanlar artık iyi bir müzik dinlemek kadar o müziğin nasıl icra edildiğini de görmek, sanatçılarla tanışmak, onlarla vakit geçirmek, kendi sanat anlayışlarına yeni renkler katmak istiyorlar.
Bu yüzden turizmi belirli alanlarla kısıtlamak mümkün değildir. Doğa turizmi kadar, az önce de ifade edildi, gastronomi turizmi de adı giderek daha sık anılan ve rağbet gören bir turizm çeşididir. Aynı şekilde inanç turizmi insanların yoğun ilgisini çekmektedir. Yine termal turizm, sağlık turizmi gibi yeni alanların süratle geliştiğini görüyoruz.
Görüldüğü gibi insanlar artık sadece dinlenmekle, sadece gezmekle yetinmiyor, gittikleri yerlerde hayatın her alanına ulaşmak, tanımak, tecrübe etmek istiyorlar. Bir başka ifadeyle, insanlar hediyelik eşyalar kadar unutulmaz hatıralara da biriktirmeye önem veriyorlar.
Elbette bu büyük bir değişimdir. Şayet doğru şekilde değerlendirebilirsek bu yeni turizm anlayışından en karlı çıkacak ülke de biziz. Dünyada başka hangi ülkede ülkemizdeki gibi zengin bir mutfak kültürü tecrübesi edinilebilir? Başka hangi ülkede bizdeki kadar zengin müzik çeşidiyle, folklor kültürüyle karşılaşılabilir? Yeryüzünün başka hangi köşesinde kuzeyden güneye, doğudan batıya gidildiğinde bu denli köklü ve farklı medeniyetlerin izleri sürülebilir? Bizimle aşık atabilecek; denizi bir başka, yaylaları bir başka, dağları, ovaları bir başka, hele hele insanı daha bir başka güzelliğe sahip kaç ülke bulunabilir?
Bütün bu paylaşımlar aynı zamanda karşılıklı duyguların, düşüncelerin, vicdanların da etkileşimini beraberinde getirecektir. Açıkçası insanlığın buna ihtiyacı var. Belki o zaman Suriye’de, Irak’ta, Arakan’da, pek çok Afrika ülkesinde yaşanan insanlık dramları karşısında duyarsız kalan dünyanın büyük bölümünün vicdanı harekete geçebilir.
Bizim ülkemize gelen her misafirimize bu konuda da gösterebileceğimiz çok örneğimiz, aktarabileceğimiz çok tecrübemiz var. Kültür yapımız turizmin ülke sathına yayılması için de çok uygun bir temele sahiptir. Kapısını çalan kişiye, kökenine, dinine, meşrebine, rengine, diline, kıyafetine bakmaksızın ‘Tanrı misafiri’ gözüyle bakan bir milletiz biz. Milletimiz için Tanrı misafiri, sofrasında ne varsa bölüşeceği, hele hele çayını, ayranını içirmeden asla gönderemeyeceği, gerekiyorsa altına döşek sereceği kişi demektir. Biz böyle bir milletiz, kapısına gelene öyle ters bakan bir millet değiliz biz. Tam aksine kapısını rahatlıkla açabilen bir milletiz. Ülkemize gelen turiste gezdiği çarşıdan aldığı birkaç parça otantik eşya veya yediği birkaç lokmadan ziyade, Türk örfünü, âdetini, misafirperverliğini sunduk, sunuyoruz, sunmaya da devam edeceğiz.
Turistlere ülkemizin güzellikleri yanında insanımızın gönül zenginliğini, ahlaki olgunluğunu, manevi derinliğini gösterdiğimizde sadece para değil, aynı zamanda dost kazanmış oluruz. Yunus Emre’nin şu mesajı bana göre bizim turizm anlayışımızın adeta manifestosudur: “Gelin tanış olalım, / İşi kolay kılalım. / Sevelim, sevilelim,? Dünya kimseye kalmaz.” Evet, kimseye kalmayacak şu dünyada eğer gönlünü kazandığımız insanlara, geride bıraktığımız eserlerle, gök kubbede hoş bir seda bırakabiliyorsak ne mutlu bize. Bundan daha etkili bir etkilim, budan daha etkili bir pazarlama düşünemiyorum.
Değerli misafirler;
Türkiye’nin bir açık hava müzesi olmasıyla övünmek elbette hakkımızdır; ama asıl olan, bu zenginliği hakkıyla değerlendirebilmektir. Son yıllarda Anadolu’daki şehirlerimizde bu doğrultuda atılan bazı ümit verici adımlar var. Örneğin Gaziantep, gastronomi alanında ‘UNESCO Yaratıcı Şehirler Ağı’na katılmıştır. Şanlıurfa’nın müzik alanında yaptığı başvuru kabul edilmiştir, bu da önemli bir gelişme. Pek çok şehrimiz kendileriyle özdeşleşmiş ürünlerine sahip çıkarak coğrafi işaretlerini almaya başlamışlardır. Sahip olduğumuz Malatya kayısısından Adana kebabına, Damal bebeğinden Isparta halısına kadar gerçekten çok zengin güzelliklere önce sahip çıkıp tescillemeli, ardından da tüm insanlığın hizmetine sunmalıyız.
Çanakkale’deki Truva antik şehri mitolojideki pek çok hikayeye ev sahipliği yapıyor oluşuyla dahi çok büyük bir turistik değerdir. UNESCO’nun dünya kültür mirası listesinde yer alan Truva’yı sadece kalıntılarıyla değil, bölgede kurulacak turizmin tüm unsurlarına hitap edecek altyapısıyla dünya çapında bir cazibe merkezi haline getirmemiş olmamız bizim eksiğimizdir. 2018 yılının ‘Truva yılı’ ilan edilmesi, ümit ediyorum ki bu eksiğimizi giderme yönünde atılacak adımlar için bir fırsat, bir vesile haline dönüşür.
Aynı şekilde Sivas’taki Divriği Ulu Camii, sanat değeriyle öylesine nadide bir eserdir ki, inanın başka bir ülkede olsa yılda milyonlarca ziyaretçi çeker. Karadeniz’in yaylaları yeni yeni keşfedilen bir başka turizm değerimizdir. Terör sorunu tamamen sona erdiğinde Doğu ve Güneydoğu Anadolu’muzdaki dağların, ırmakların, vadilerin, mezraların her birinin birer turizm yuvası haline geleceğine inanıyorum.
Tabiat turizmi konusunda markalaşmaya uygun pek çok değere sahibiz. Bu amaçla yapılan çalışmalar sonuçta ülke genelinde tabiat turizmi faaliyetlerine uygun 2000’in üzerinde alan belirlenmiştir. Anadolu’nun dört bir yanında değerlendirilmeyi bekleyen bunlar gibi nice tarihi, kültürel, doğal kıymetlerimiz var.
Daha önemlisi, biz İstanbul gibi mücevher değerinde bir şehrin potansiyelini dahi tam olarak kullanabilmiş değiliz. İstanbul, ülkemize gelen turist sayısını tek başına ağırlayabilecek potansiyele sahip bir şehrimizdir. Bunun yanında, İzmir’den Bursa’ya, Hatay’dan Erzurum’a, Konya’dan Edirne’ye kadar hakkıyla değerlendiremediğimiz nice şehrimiz var. İnşallah turizm politikamızı bu yönde geliştireceğiz.
Son dönemde karşımıza çıkan veya çıkartılan engeller bizim için geleceğimiz inşa ederken dikkate alacağımız birer tecrübedir. Turistlerin beklentileriyle elimizdeki imkânları en ideal şekilde bir araya getirdiğimizde üstesinden geleceğimiz hiçbir sorun olmadığına, olmayacağına inanıyorum. Müşterisiz iş, motorsuz otomobile benzer, görüntü tamamdır ama, sizi hiçbir yer götüremez. Turizmde de yapmamız gereken, elimizdeki üründen önce müşterinin haberdar olmasını sağlamak, sonra da bunu en güzel şekilde sunmaktır.
Son çeyrek asırdaki tecrübelerimiz, turizmde altyapıdan insan kaynağına kadar her alanda, gerektiğinde sunduğumuz imkânları katlayacak güce sahip olduğumuzu gösteriyor. Yeter ki şöyle Bismillah deyip bir doğrulalım, harekete geçelim, çalışmaya başlayalım. İnanın bana gerisi kolayca gelecektir.
Değerli misafirler;
Ekonominin diğer alanlarıyla birlikte turizmde de ülkeler arasındaki ilişkilerde gerektiğinde bir silah olarak kullanılabilmektedir, bunu dünyanın değişik yerlerinde gördük, görüyoruz. Türkiye son birkaç yıldır güvenlik sorunları yanında, bildiğiniz gibi ekonomik saldırılara da maruz kalıyor. Kredi derecelendirme kuruluşlarının tamamen siyasi ve art niyetli notlarını artık kimse de ciddiye almıyor. Hep söyledim, yapılan açıklama siyasidir, nitekim bakıyorsunuz aradan birkaç ay geçiyor siyasi olduğunu görüyoruz. Onun için biz işimize bakacağız, yolumuza devam edeceğiz. Türkiye güçlü bir ülke ve güçlenerek de yoluna devam ediyor. Turizmde de ülkemize yönelik seyahat uyarıları giderek ciddiyetini kaybetti, kaybediyor. Ülkemizi ziyaret eden insanlar burada gördükleri manzara ile kendi devletlerinin uyarılarını, medya kuruluşlarının yayınlarını yan yana getirdiğinde gerçeği çabucak kavrayıveriyorlar. Tabii bu durum bizim hem kurumsal düzeydeki tanıtım çalışmalarımızı, hem de fert-fert üzerimize düşen sorumlulukları ortadan kaldırmıyor. Hep söylediğim gibi, yalanların en büyük panzehri hakikatlerdir, onun için biz hakikatleri haykırmaya devam edeceğiz. Biz tüm dünyaya hakikatleri ifade etmenin, göstermenin, anlatmanın gayreti içinde olacağız.
Ülkemiz dışında yaşayan ve sayıları 6 milyonu aşan vatandaşımızın her birini, gönüllü turizm elçimiz olarak kabul ediyoruz. Buna ülkemizi ziyaretlerinde duyduğu memnuniyetle fahri vatandaşlarımız haline gelen dostlarımızı da eklediğimizde karşımıza devasa bir tanıtım ordusu çıkıyor. Geçtiğimiz yıl Avrupa’daki vatandaşlarımıza yönelik olarak ‘Komşunu da al tatile gel’ kampanyası başlatmıştık. Evet, bu kampanyamız devam ediyor. Almanya’daki seçim sürecinde aleyhimizde yürütülen tüm kampanyalara rağmen bu ülkeden gelen turist sayısının yılın ilk 8 ayında 2,5 milyonu geçmesi kampanyamızın başarılı olduğunu işaret ediyor. Rus turistlerin sayısı da 3,5 milyona yaklaştığına göre, oradaki sorunlar da çözüldü demektir.
Körfez ülkeleri, bizim en tabii ve en büyük turizm pazarlarımız haline geldi. Yeni dönemde mevcut pazarları geliştirmenin yanında, yılda 120 milyon turistin dünyaya dağıldığı Çin başta olmak üzere Hindistan, Malezya, Endonezya, Japonya, Güney Kore, Güney Amerika ülkeleri gibi yeni alanlara ağırlık vermeliyiz. Bu pazar çeşitliliğini sağladığımızda, bölgemizdeki siyasi sorunların turizm sektörüne etkisini asgari düzeye indirebiliriz. Turizm Şûramızda tüm bu konular enine-boyuna tartışılacaktır.
Tabii bu vesileyle bugün burada bir müjde vermek istiyorum. Burası malum Ankara’daki bizim yarı opera binası diyebileceğimiz 2 bin kişilik bir kongre merkezimiz... Şimdi İstanbul’da Atatürk Kültür Merkezi’nin olduğu yeri yıkıyoruz ve oraya daha büyüğünü, çok çok farklı, çok çok modern bir mimariyle, inşallah Pazartesi günü İstanbul’da lansmanını yapmak suretiyle de 2019’un sonuna kadar inşallah orada biz bir opera binasını İstanbul’umuza kazandırmış olacağız. Gerçekten proje çok çok güzel ve muhteva itibariyle bugünkü mevcut projeyle mukayese edilemeyecek derecede zengin, birçok ihtiyaca cevap verecek çok amaçlı... İstanbul’da bizim turizm faaliyetlerinde de hakikaten Türkiye’nin bu alandaki gücünü ortaya koyabilecek bir imkân, bir zemin hazırlıyoruz. 2019 sonuna kadar da inşallah onu bitirecek, belki de 2019 seçiminden önceye yetiştireceğiz. İstanbul’umuza, ülkemize şimdiden hayırlı olsun diyoruz.
Bu düşüncelerle bir kez daha şûramızın başarılı geçmesini diliyor, düzenlenmesinde emeği geçenleri tekrar tebrik ediyorum. Sizleri sevgiyle, saygıyla selamlıyorum. Kalın sağlıcakla.
3. Turizm Şûrası açılış konuşması - Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan Etiketler: 3. Turizm Şûrası, açılış, konuşma, Cumhurbaşkanı | |